Wednesday, July 31, 2013

Iphone ile Sualtı Fotoğraf ve Video Çekim Teknikleri – I












Denize meraklı olanlar ile deniz altının güzelliklerini keşfetmek isteyen pekçok insanın hayali bu güzellikleri belgeleme isteğidir. Ama nasıl?


Çoğu insanın kafasından geçen karada çekimin kolay, daha az masraflı ve daha zahmetsiz olduğu yönünde bir kanı vardır. Bu görüş kısmen haklıdır. Zira karaya kıyasla denizin derinliklerinde çekim yapabilmek için öncelikle aletli (scuba) dalış eğitimi ve sertifika almanız, daha sonra kilometrelerce yol tepip dalış bölgesine gitmeniz ve nihayetinde siz çekim yaparken size sabır gösterecek bir dalış ekibini bulmanız gerekir. 

Bir seçeneğiniz daha var: skin dalış ile fotoğraf ve video çekmek. Skin dalıştan kastımız yapay bir hava kaynağı ile ekipmanlarına gerek duymaksızın sadece şnorkel, maske ve palet alarak aletsiz dalış yapmaktır. Aletli dalışta (scuba) epeyce teçhizatla vücudunuzu sarıp sarmalamanız gerekir; dalış elbisesi, ABC, yüzerlik denge yeleği(BC), regülatör, ahtapot (canlı olmayanındanJ), saatler (basınç, hava vs gösteren)’den oluşan ekipman asgari dalış malzemeleridir. Bu kadar malzemenin üzerine bir de elinizde fotoğraf makinesi veya kamera, ışık kaynağı vs. aldığınızı düşünün, herhalde sualtında yüzmeye çalışan bir astronota benzersiniz. Bu kadar teçhizata ilaveten dalış esnasında hem dalış ekibine hem de kankinize (buddy, badi diye okunur) uymak zorunluluğunu eklerseniz, o esnada güzel bir kare yakalamak sizi olimpiyatlarda madalya kazanmış kadar sevindirecektir.

Skin dalış hem zahmetsizdir hem de malzemeleriniz bir o kadar basittir. Ünlü bir düşünürün dediği gibi “basit olan iyidir” (simple is the best). Böyle basit bir dalışa bir de fotoğraf makinası eklediğinizi düşünün, değmeyin keyfinize.


O zaman konuya balıklama yapmanın vakti geldi.  Bu blog kapsamında cep telefonlarından biri olan iphone ile sualtında çekim hazırlık ve çekim yöntemlerini kişisel deneyimlerimle birlikte bir yemek tarifi basitliğinde vermeye çalışacağım.


      Öncelikle malzemeler:
      -1 adet ceptelefonu
      -1 adet koruma kabı (housing) ve şamandıra
      -ABC (maske, snorkel ve palet)
      -Ağırlık kemeri ve yeteri sayıda kurşun ağırlık
      -Beyaz tişört veya yarım ince sörf elbisesi


Ceptelefonu: Son yıllarda taşınabilir cep telefonlarının fotoğraf ve video çekme özellikleri oldukça gelişmiştir. Hatta taşınabilir cep telefonların bu özelliklerinin, küçük/ compact  fotoğraf makinalarla (SLR olmayan) yarışır hale geldiğini gözlemliyoruz. Megapikseli, kullandığı ccd’leri her geçen gün gelişiyor. Ve artık küçük fotoğraf makinaları dünyasında ceptelefonları ciddi bir rakip. O zaman hangi makineyi, pardon hangi cep telefonunu almalıyım? Fotoğraf ve video çekim özelliği olmak koşulu ile kesene en uygun senin için en iyisidir.



Koruma Kabı ve Şamandıra:  Cep telefonunuzu ne kadar seviyorsanız ve yerine yenisi alma beceriniz ne kadar zor ise koruma kabı için (housing) telefonla orantılı bir bütçe ayırmanızı tavsiye olunur. Su altı koruma kaplarının evlerde kullandığımız kilitli basit naylon poşetlerden başlayıp, metrelerce derinliğe dayanlıklı O-ring’li ve lensleri değişebilen/pahalı pek çok çeşidi vardır. Koruma kabı alırken iki temel problemimiz var, bir tanesi kabın su geçirip geçirmeme durumu, diğeri kap merceğinin net gösterip göstermemesidir.


En ufak su geçirme ihtimali olması durumunda, kap ister binlerce dolar olsun işe yaramaz, o kap bir çöptür. Onu tamir edip kullanırım demeyin, Murphy kanunu sualtında da geçerlidir. Bu sefer belki geçirmez demeyin, sualtına girdiğinizde o kap yine su geçirecektir. Cep telefonunu sualtı kabına yerleştirmeden önce, kabın su geçirip geçirmediğini anlamak için basit deneyimiz var: Bir yaprak tuvalet kağıdını sualtı kabına koyup, evinizdeki su dolu kovanıza batırın, yarım saat beklettikten sonra çıkarın. Tuvalet kağıdı ıslak veya nemli ise sualtı kabının su geçirmez bölümlerini bir kez daha kontrol edin. Kontrolleri tamamladıktan sonra bir yarım saat daha aynı deneyi yapın, yine su geçiriyorsa, sualtı kabını çöpe atın. Çöp lafını mecazi olarak kullanmıyorum, gerçekten çöp kutusuna atınız. Çünkü o evinizde cep telefonunuz için bir saatli bombadır, ilerde bir şekilde yanılıp hadi bir kere daha kullanayım deme veya ailenizdeki birinin bir de bunu ben deneyeyim deme olasılığı bulunmaktadır. Bir kez de deneyi yine tuvalet kağıdı konulmuş kapla denizde tekrarlayın. Bu sefer bir ip ya da misina yardımı ile su altı kabını 10metre derinliğe 10 dakikalığına daldırın. Eğer tuvalet kağıdı kuru ise testi geçmiş demektir.


Sualtı kapları eğer O-ring bulunduruyorsa, yani su geçirmeyi engelleyen tampon görevi gören lastikler barındırıyorsa bunların sıvı silikonla kaplanması gerekir (sakın marketten cam silikonu almayın, bu silikon başka, dalış mağazalarında satılıyor, boyutu çok küçüktür, serçe parmağınız kadar). Ayrıca O-ringlerin kaptaki yataklarının temiz bir bezle temizlenmesi ve herhangi bir toz zerreciğinin kalmamasına özen gösterilmesi gereklidir. Silikonlanan o-ringler sualtı kabındaki yataklarına dikkatli şekilde yerleştirilmelidir. Bu işlem bittikten sonra ellerimiz sabunlu su ile iyice yıkanmalı ve kurulanmalıdır. Zira silikon bulaşıcıdır. Eğer silikon herhangi bir şekilde sualtı kabının membranına (merceğin ışık alacağı deliğine)  ya da cep telefonunuzun merceğine bulaşırsa, asla net bir görüntü çekemezsiniz. Ellerinizi temizleyip kuruladıktan sonra cep telefonunuzu sualtı kabına dikkatli bir şekilde yerleştirebilirsiniz.



Cep telefonunuzu güvenli bir şekilde sualtı kabına yerleştirdiniz. Artık suya sokabilir miyim? Hayır. Bir kere suyun içi biz insanların doğal ortamı değildir. Karada yaptığımız hareketlerin çok az bir kısmını suda yapabiliriz, dikkatimiz ve reflekslerimiz su içinde çok daha az hassastır. Bu nedenle suda bir yere çarpma, bir şey kaybetme olasılığımız daha yüksektir. Bu nedenle suda pahalı telefonlarımızı kaybetmemek için sualtı kabı ile birlikte cep telefonunu da taşıyabilecek daha doğrusu suda batmamasını sağlayacak bir şamandıraya (buoyant lanyard) ihtiyacımız olacaktır. Bu şamandıranın bileğimize dolananlardan olması ve gerektiğinde kolayca çıkabilen bir yapıda olması bize esneklik kazandıracaktır. Şamandıranın makinemize yüzerlik kazandırması yeterlidir. Aksi halde haddinden fazla büyük şamandıra bizim dalış yapmamızı ve suda çekim yapmamızı olumsuz etkileyebilir. Ve şamandıranın suda en son kaybolan renklerden tercih edilmesi tavsiye olunur (örn. sarı).



ABC: Sualtı dalışlarında şnorkel, maske ve palet üçlemesine ABC denir. İster aletli (scuba) isterseniz aletsiz dalış yapın bu üçlünün mutlaka olması gerekir. Bu aletlerden bizim için en önemli olanı maskedir. Maske ne kadar rahat olursa, fotoğraf/video çekme kabiliyetimiz o kadar iyi olur. Silikon tabanlı maskeler esnek olması nedeniyle tercih edilebilir. Eğer göz bozukluğumuz var ise numaralı camlı maskeler de piyasa mevcuttur. Şnorkelin ise altı ve üstü silikon membranlı, su tahliyesi kolay olanlarından alınmalıdır. Şnorkelde yaşayacağınız olumsuzluk yine çekim kalitesini düşürür. Paletlerinizin ise yumuşak ve ayaktan gerektiğinde pratik çıkanları, tercihan yanları mandallı olanları makbuldür. Zira normal dalıştan farklı olarak fotoğraf makinesiyle skin dalışlarda paletin kaya oyuklarına sıklıkla sıkışma riski vardır, paletin pratik çıkabilir olması dalış güvenliğinizi olumlu etkileyecektir.


Ağırlık Kemeri ve Kurşun Ağırlıklar: Biz büyükler suda neden boğuluruz da yeni doğmuş bebekler neden boğulmaz? Çünkü bebekler genetik hafızaları ile yüzebilir olduklarının bilincindedirler. Yüzme sonradan öğrenilen bir spor/beceri değil, sonradan unutulan bir beceri/spordur. Biz sudan korktuğumuz için boğuluruz. İnsanların pek çoğu pozitif yüzerliği sağlayacak şekilde yağ dokusu ile kaplanmıştır (sayısı çok az olsa da suda batan insanlar da vardır). Eğer insanoğlu suda batmıyorsa, onu suya batıracak ekstra bir şeylere ihtiyaç olacaktır. Bu şeyler ağırlık kemeri ve kemere iliştirilmiş kurşun ağırlıklardır.



Ne kadar ağırlık takmalıyım? Genel olarak 20 kg başına 1 kg ağırlık takılmalıdır. Ayrıca elbise kullanıyorsak elbisenin mm kalığı başına 1 kg ilave ağırlık takılmalıdır. Örn. 80 kg ağırlığında bir kişi elbisesiz 4 kg. kurşun ağırlık takmalıdır. Eğer 3 mm dalış/sörf elbisesi giyiyorsa 3 kg da bunun için takmalı, dolayısıyla elbiseli dalış ağırlığı 7 kg. olmalıdır. Bu söylediğimiz 0-7 metre derinlik için geçerlidir, derinlik arttıkça ağırlık azaltılmalıdır zira basın artıkça ciğerlerimiz başta olmak üzere hacmimiz azalır. Arşimet kanunundan hatırlayalım hacim azaldıkça yüzerlik azalır.

Her şeyden önce yukarıda açıklamalarımızın izafi ve genellemelerden türetildiğini unutmayalım. Çünkü insandan insan yüzerlik farklılaşır, aynı derinlikte bir kişi 4 kg ile batarken kimisi 3 kg ve daha azı ile de batabilir. Bunu kendimiz test etmemiz gerekir. Bunun için basit deney, suyun içinde maskemiz giyinmiş olarak, ağırlıklar takılı şekilde dik duruyoruz ve daha sonra kendimizi serbest bırakıyoruz eğer su seviyesi maskemizin hemen üzerinde sabit kalıyorsa, ağırlık doğrudur. Bir de şunu akıldan uzak tutmayınız: Akdeniz, Ege ve Karadeniz’in su ve tuz yoğunlukları birbirinden farklıdır, Karadeniz’de battığımız bir ağırlık Akdeniz’de yeterli gelmeyebilir; ya da tersi Akdeniz’de battığınız bir ağırlıkla asla Karadeniz ve göllerde dalış yapmayınız.


Ağırlık kemerinin de tehlike anında çabuk çıkabilen cinsten olmasına özen gösterin, örneğin tokalı (kleps) kapaklı olanı tercih edilebilir. Kurşun ağırlık için ise eğer elbise ile dalmıyorsanız ağırlık teninize temas edecekse mutlaka üzeri plastikle kaplanmış olanları alın, zira kurşun son derece kanserojen bir maddedir.



Elbise: Suda ne giymeliyim? Bu suda kalacağınız süre ile doğrudan ilgilidir. Sudaki en büyük tehlike ısı kaybı nedeniyle vücudun hipotermiye girmesidir. Bu durumda bilinç kaybı oluşabilir ve boğulma riskiniz olabilir. Bir diğer tehlike ise güneş ışınlarının maruz bıraktığı deri rahatsızlıklarıdır, gereğinden fazla uv ışınları kanserojendir.

Suda fotoğraf, video çeken birisi suda yüzüp eğlenen birisinin kat ve kat üzerinde suda kalır, zamanın nasıl aktığını hatta üşüdüğünü hissetmez. Kendinizi tanıyorsanız çekim için suda 10-30 dakika arasında kalırım diyorsanız, sıcak denizlerimiz için (Çeşme’nin altından İskenderun’a kadar) beyaz bir tişört bize yeterli olacaktır. Beyaz tişört bir yandan bizi güneşin uv ışınlarından korurken, diğer yandan su ile vücudumuz arasında bir katman oluşturarak vücudun aşırı ısı kaybını önleyecektir. Tabi ve özellikle Çeşme ve Çeşme’nin üstü denizlerimiz için (Karadeniz’e kadar) dalış ya da sörf elbisesi en iyisidir. Ben kendi adıma sörf elbiseni tercih ederim, zira hem ince hem de yarım olması nedeniyle sudaki hareket kabiliyetimizi artırır, ince olması nedeniyle de daha az ağırlıkla batmamızı sağlar.

Malzemelerimiz tamam, cep telefonumuz ve housingimiz tamam, o zaman dalışa geçebiliriz. Fotoğraf makineli dalışta suya girerken takip etmemiz gereken sıra/prosedür şu şekilde olmalıdır. Öncelikle maskemizin camının dalıştan bir saat önce tükürük veya buğu giderici spreyle sıvanması lazım. Bu bize dalış esnasında camımızın buğulanmamasını sağlayacaktır. Maskemiz bu şekilde hazır ise, öncelikle elbisemizi ya da tişörtümüzü giymeliyiz. Ağırlık kemerini bağlamalı, maskemizi şnorkelimizi takmalıyız. Sonra paletlerimizi giyinmeliyiz. En son sağ elimiz bileğine şamandırayı geçirmeli ve şamandıraya bir iple bağlı olan sualtı kabı içindeki cep telefonumuzu avucumuzun içine almalıyız. Suya paletler olduğu için yavaş yavaş ve sırtımız denize dönük şekilde girmeliyiz. Suya girdikten sonra boyumuz aşacak yerde yüzerliğimiz kontrol edip, maskeyi kafamızdan çıkarmadan,  maskemizin içine biraz su alıp çalkalayıp, boşaltmalıyız.



Gelecek blog yazımda suyun içinde fotoğraf ve video çekim tekniklerine değineceğim. Sağlıcakla kalın. Sevgilerimle… 

Oğuz Altun 
(not: yukarıdaki fotoğrafların tamamı "sukaplı grafiksel resim hariç"  ve video tarafımdan iphone ile Ege Denizi'nde çekilmiş olup, her hakkı saklıdır, resim ve videolar kullanılmadan önce tarafımdan izin alınmalıdır.)


 

Thursday, July 4, 2013

Mogan'ın Bıyıklısı



Mogan Gölü, Ankara'nın 25 km güneyinde Gölbaşı ilçesinde bir göldür. Göl denizden 972 metre yüksekte bulunur. Size yüksekliğini şöyle tarif edeyim, örneğin İzmir’liler yanı başlarından baksalar, Mogan’ı Spil dağının tepesinde bir vaha gibi görürlerdi.

Mogan pek büyük olmayan (sadece 5.6 km2), ortalama derinliği 2.8 metre olan, bir uçtan bir uca 11 km uzunluğunda olan, Orta Anadolu’nun kavruk bir gölüdür. Ankara’nın çevresinde öyle pek yüksek tepeler yoktur, bir Elmadağ’ı vardır, o da aynı zamanda kendice bir kayak merkezidir. İşte o, adında elma olsa da elmasını pek görmediğimiz yüksekçe dağından akan dereler Mogan’ı besler. Bir de en son Ankara susuz kaldığında borularla Kesikköprü’den (Ankara’ya 160 km mesafeden) getirilen su Mogan’a akar, hatta öyle akar ki taşkınlar oluşturup, kuşçuların Kerkenez köy dedikleri, asıl adı Yavrucak olan köy ve çevresini denize çevirir.
Mogan’ın hakim rengi yaz kış sarıdır, bahara doğru hafif yeşilimsi olsa da sarıdır. Çevresinde biten otlar sarıdır, baharda açan çiçek sarıdır, gölün kenarından fışkıran saz ve sazın üzerindeki tohumlar sarıdır. Yaz kış gölün ortasına kadar yürüyebilirsin: Yazın kuraklıktan, sert kışlarda buzun üzerinde… Baharda sular yükselir, taşkınlar olur, Mogan’ın arka kesimi olan ve Hayman’a istikametinde Bizim Çatı Lokantasına giden yollar su altında kalır; bu su bazılarına ürkütücü gelebilir; ancak kuşçular için bulunmaz nimettir: Arazide  çamura batmış arabaların lastikleri, alt tabanları, çamurlukları bu su ile yıkanır.



Kuşçular Mogan’a ana diye hitap eder, onun adı Mogan Ana’dır. Analığı bereketinden gelir. Dıştan büyükçe su birikintisi dışında, pek bir şeye benzetilemeyen göl, aslında çevre topraklarda ne kadar besin varsa, dere alivyonlarıyla göle gelir. Ben bunu Anadolu insanının açık yürekliliğine çok benzetirim: Onlar da bir misafir geldiğinde, hele o gelen bir yaban ise; elinde avcundan ne varsa, hatta konu komşudan bulup buluştururlar. Misafirlerini mükellef biçimde ağırlar. İşte Mogan Ana da gün ve gün çevresini saran beton parmaklıklara inat, kendine akan cılız ırmaklarıyla misafirlerini öyle ağırlar.

Küçük dedim ama bu kavruk göle senede yüzlerce tür ve binlerce sayılarla kuşlar ziyarette bulunur. Mogan Ana’ya bugüne kadar 226 tür kuş ziyaret etmiştir. Akıl alacak gibi değil 226 farklı tür. Yoldan herhangi birini çevirseniz ve sorsanız “bildiğin bütün kuşların isimlerini say” inanın on türe geldiğinde tıkanmaya başlar, yirmiyi çıkaran azdır.

Mogan’ın bunca hoyratça kullanılmasına, bakımsızlığına rağmen, Ana’mız hala dimdik ayakta ve bir şekilde yavrularını beslemeye devam etmektedir. Mogan Anamız alivyonlu toprağı ile alglerden yumuşakçalara kadar onlarca çeşit besini ile kurdunu kuşunu böceğini besler. Bu beslediği kuşlardan biri de bıyıklı baştankaralardır. Bıyıklı baştankaralar  (Latince: Panurus Biarmicus, İngilizce: Bearded Tit) adını meşhur pala bıyıklarından alır, erkeğinde gövdesine göre oldukça kalın ve aşağıya uzanan koyu siyah bıyıkları vardır. Bu halleri ile doğadan değil de çizgi film karesinden çıkmış gibidirler; dağların zümrütü anka kuşları (sakallı akbaba) varsa, bunlar da Mogan Ana’nın minik zümrüt ü anka kuşlarıdır.






Bıyıklı baştankaralar, serçeden ufakça, küçük ve uzun kuyruklu bir saz kuşlarıdır. Onlar da Mogan Ana gibi sarışınlardır. Rengi soluk turuncu-kirli sarı, kuyruğunun kenarları beyazdır. Kanatlarında krem rengi ve siyah çizgiler bulunur, erkeğinin gagası sarı, dişsinin grimsi kahverengidir. Erkeğinin kafası gri-mavidir ve sarkık duran siyah bıyığı vardır, siyah kuyruk altı örtüleriyle tanınır. Gencinin sırtı daha siyahtır. Dişisi daha boz renklidir. Her ikisinin de gözü sarıdır, ayakları siyahtır. Genci sarımsı kahverengidir, boğazı beyazımsı, sırtı siyah, göz rengi değişkendir.

Ülkemizde yıl boyu görülen ve üreyen bir türdür. Sulak alanlardaki büyük sazlıklarda yaşar; göç eden bir tür değil, yıl boyu aynı alanlarda görülmektedir. Ankara’da, Vangölü kıyısında, Kayseri’de, Adana’da ve son yıllarda İzmir/Gediz’de sıklıkla görülmeye başlamıştır. Yerel olarak sarıpapağan gaga olarak da adlandırılmaktadır.


Mogan’a bir gün yolunuz düşerse, “yaw abarttıkları Mogan da burasamıymış demeyin”. Yürüyorsanız, göl kıyısına oturun; arabayla iseniz, sazlık biryere yanaşın; radyoya hafiften bir Bach koyun, yarı uykulu yarı huzurlu sabah Mogan esintisinde; gölü, rüzgarı ve sazları dinleyin, merak etmeyin çok uzun almayacak bir sürede senfoniye “pvik, ting, çing” sesleri ile bıyıklı baştankaralar eşlik edecektir. Sesin geldiği tarafta bir süre sonra ikişerli üçerli kuşlar telaş içinde sazlardan sazlara uçuşacaktır. İşte o anda Mogan Ana’nın bıyıklı baştankara gibi yavrularını nasıl bağrına bastığını hayret ve hayranlıkla izleyeceksiniz.


Sevgiyle. Oğuz Altun







bearded tit/ biyiklibastankara from oguz altun on Vimeo.

Kaynak: trakus.org